İran'ın İsfahan şehrindeki Ali Kapu Sarayı, yapılışının üzerinden yüzlerce yıl geçmesine rağmen Nakş-i Cihan Meydanı'ndaki ihtişamından hiçbir şey kaybetmeden misafirlerini ağırlamaya ve tarihini anlatmaya devam ediyor.
Safevi devletinin başkenti İsfahan'daki Ali Kapu Sarayı, şehrin en hareketli merkezlerinden Nakş-i Cihan Meydanı’nın batı kısmında bulunuyor. Çevresindeki tarihi yapılarla UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan meydanın parçası niteliğindeki sarayın geçmişi Timurlular devrine uzanıyor. Safevi hükümdarı 1. Şah Abbas döneminde iki katlı olarak yeniden inşa edilen saray, 2. Şah Abbas döneminde yeni katlar ve balkonlarla genişletilmiş.
Dönemin hükümet sarayı olarak kullanılan tarihi bina 6 katlı olmasına rağmen önden bakıldığında 4, arkadan bakıldığında 5 katlı bir görünüme sahip. İçeri girinceye kadar 6 katlı olduğu anlaşılmayan bu eşsiz mimari yapı hâlâ yapıldığı ve restore edildiği dönemlerin izlerini taşıyor. Kemerli, uzun bir koridor ile ziyaretçilerini karşılayan sarayın giriş katı gelenlerin ilgi duyduğu yerlerin başında geliyor. Akustik özelliği bulunan bu kısmın bir köşesinde fısıltıyla konuşulan şeyler hemen karşıdaki köşeden rahatlıkla duyulabiliyor. Ziyaretçiler bunu deneyimlemeden üst katlara geçmeyi tercih etmiyor. Bu bölümün hemen üstündeki kubbeye işlenmiş eşsiz desenler ise Şah Abbas Deseni olarak adlandırılıyor. Ortada bulunan güneş tasarımının etrafındaki desenler merkeze doğru küçülmeye başlıyor. Bu dairesel küçülme kubbeye daha fazla derinlik katıyor.
Zemininden tavanına kadar farklı süslemelerin kullanıldığı 48 metre yüksekliğindeki binanın üst katlarına çıkmak biraz sabır ve gayret gerektiriyor. Safevi hükümdarlarının resmi ikametgâh olarak da kullandığı binanın cami minaresi merdivenlerini andıran sarmal merdivenleri üst katlara çıkmayı zahmetli hale getiriyor. Merdivenlerin bu kadar dar olması akıllara kale duvarı olmayan çarşı içindeki bu sarayın güvenliğini getiriyor. Ali Kapu Sarayı’nı anlatan turizm uzmanı Muhammed Cafer Şahsevendi, herhangi bir saldırı durumunda içeri girmeyi zorlaştırmak ve daha kolay bir şekilde güvenliği sağlamak amacıyla merdivenlerin dar yapılmış olabileceğine dikkati çekti.
Sarayın birinci ve ikinci katlarında karşılama ve bekleme salonları bulunuyor. Her salonun kendine özgü mimari hatları, duvara çizilmiş portreler ile süslemeleri bulunuyor. Tarihi binanın üçüncü katı 12 metre yüksekliğinde 18 ahşap sütunun kullanıldığı bir terasa açılıyor. Terasın tavanı orijinalinde ahşap olmasına rağmen zamana ve suya yenik düşmesi nedeniyle farklı materyallerle değiştirilmiş ve ancak ahşap görüntüsü verilmiş bir durumda. Çınar ağacından yapılmış sütunlar da zamandan kendilerine düşen payı almış ve değişim geçirmiş. Turizm uzmanı Şahsevendi, dayanıksız hale gelen ahşap sütunların Şah Muhammed Rıza Pehlevi ve 1979'daki İran devrimi sonrasında, çelik sütunlarla değiştirildiğini, ahşapların boydan ikiye ayrılıp içlerinin boşaltılarak çelik sütunlara giydirildiğini aktardı.
sfahan’daki Çehel Sütün Sarayı’nı andıran bu terasın hemen ortasındaki havuz ise bakır ve kurşun malzemeden oluşuyor. Üçüncü ve dördüncü katların arasına yapılan depoya tulumbalarla su doldurulduğunu belirten Şahsevendi, bu suyun hem terastaki havuzda hem de saraydaki lavabolarda kullanıldığını ifade etti. Şahsevendi, havuzdan akan suyun ise Nakş-i Cihan Meydanı’ndaki ağaçların sulanmasında kullanıldığını aktardı.
Safevi hükümdarı 2. Şah Abbas döneminde yapılan bu teras katı Şah ailesinin meydandaki etkinlikleri ve polo maçlarını izlemeleri için de kullanılmış. Teras katının duvarlarındaki işlemeler ve resimler hemen dikkati çekiyor. Kadın, erkek veya başka toplumlardan insanların işlendiği bu duvar resimlerinin bir kısmı tahrip edilmiş durumda. Dönemin giyim kuşam anlayışını da gösteren bu resimlerin arasında iç çamaşırı ile resmedilen kadın tablosu da bulunuyor. Bu resmin, yapıldığı malzemenin ömrünün tamamlanmasından çok insan müdahalesiyle tahrip edildiği ise açıkça belli oluyor.
Dört ve beşinci katları konut olarak kullanılan yapının altıncı katında bir müzik salonu bulunuyor. Salonun estetik görüntüsü kadar akustik yapısı da ziyaretçilerden ilgi görüyor. Şahsevendi, çoğu zaman girilemeyen bu alanın Şah Abbas’ın misafirlerini ağırlaması için yapıldığını ve burada konserler verdiği bilgisini paylaştı.
Ali Kapu Sarayı’nın dekorasyonunda çini, ayna, tablo, alçı işleri, ahşap oyma, kabartma ve tuğla kullanılmış.
Sarayın her katında sıva işçiliği, Safevi dönemi sanatçılarının eserleri ile yer yer Kaçar dönemi çizgilerini görmek mümkün. Tarihi binanın işlemesiz bir duvarını görmek ise neredeyse imkansız.