Fatiha Suresi, Kur'an'ı Kerim okuyan ve namaz kılan Müslümanlar tarafından merak edilen ayetler arasında yer almaktadır. Her namazda okunan ve zorunlu olan Fatiha Suresi, namaz kılmak isteyen kişilerin kesinlikle öğrenmeleri gereken surelerdendir. Farz ve sünnet olan namazlarda okunan Fatiha Suresi'nin okunuşu, Türkçe anlamı ve faziletleri merak ediliyor. İşte Kur'an'ı Kerim'in ilk suresi olan Fatiha Suresi anlamı, faziletleri ve Türkçe-Arapça okunuşu.
Fatiha Suresi, Kur'an'ın birinci, nüzûl sıralamasında 5. sûredir. Hz. Muhammed’in peygamberliğinin ilk yıllarında Mekke’de nâzil olduğu hususunda ittifak vardır. Kaynaklarda nüzûl sebebiyle ilgili özel bir olay yoktur. Kur’an’ın hem bir mukaddimesi hem de özeti gibidir. Ayrıca her müminin kıldığı namazın bütün rek‘atlarında rabbi ile konuşurcasına okuması ve bu sayede O’na yaklaşması murat edilmiştir.
Kur'an'ın ilk suresi olduğu için, adını "Başlangıç, açılış" anlamlarına gelen "Fatiha" kelimesinden almıştır. Önemine ithafen Fatiha-ı Şerife olarak da hitap edilir.Sure ayrıca, ikinci ayetinin başlangıcına binaen Elham olarak da anılır. Surenin Ümmü’l-Kitab, es-Seb’ul-Mesânî (tekrarlanan yedi ayet), el-Esâs, el-Vâfiye, el-Kâfiye, el-Kenz, eş-Şifâ, eş-Şükr, es-Salât gibi adları da vardır. Sure, Müslümanlar tarafından her vakit namazın her rekâtında okunmaktadır.Fatiha Suresi'nin ilk sure olarak Kur'an'ın başında yer alması, surenin içeriğinde Kur'an öğretisinin bir özetinin yer alması olarak açıklanmıştır. Surede övülmeye ve yüceltilmeye layık tek Allah'ın varlığı, hâkimiyeti, tek ilah oluşu, tapınmanın ancak ona yapılıp ondan yardım isteneceği özet olarak ifade edilir.Övgünün yalnızca Allah'a ait olduğunun söylenmesi, Kur'an'ın 34. suresi olan Sebe' Suresi'nde de tekrarlanır. Fatiha Suresi aynı zamanda bir dua ve yakarış olarak görülür.
BismillahirrahmanirrahimElhamdulillâhi rabbil'aleminErrahmânir'rahimMâliki yevmiddinİyyâke na'budu Ve iyyâke neste'înİhdinessirâtal mustakîmSirâtallezine en'amte aleyhimĞayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla,Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah'a mahsustur. (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
Gerek yalnızca “elhamdülillâh” vb. şeklinde ifade edilen hamdin ve gerekse bütünüyle Fâtiha sûresinin değeri ve müminin dinî hayatındaki yeri hakkında birçok sahih hadis bulunmaktadır: “Zikrin en üstünü ‘lâ ilâhe illallah’, duanın en yücesi ‘elhamdülillâh’tır” (Tirmîzî, “Duâ”, 9). “Allah’a hamd ile başlamayan her önemli işin sonu güdüktür” (İbn Mâce, “Nikâh”, 19). Allah’ın resulü, Ebû Saîd b. Muallâ isimli sahâbîye, Kur’an-ı Kerîm’deki en büyük sûreyi mescidden çıkmadan bildireceğini ifade buyurmuş, sonra da bunun Fâtiha olduğunu açıklamıştır (Buhârî, “Fezâ’ilü’l-Kur’an”, 9).Yine birçok sahih hadiste Fâtiha sûresinin şifa özelliği ile ilgili açıklamalar yapılmıştır (meselâ bk. Buhârî, “Fezâ’ilü’l-Kur’ân”, 9).“Eûzü” veya “istiâze” diye bilinen bu cümle, bu şekliyle bir âyet olmadığı için mushafa yazılmamıştır. “Kur’an okuyacağın vakit o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın” (Nahl 16/98) şeklinde buyurulduğu için Kur’an okumaya başlayanlar, besmeleden önce “eûzü...” ifadesini okumak suretiyle bu emri yerine getirmektedirler.Asıl adı İblîs olan şeytan, Allah’ın “Âdem’e secde et!” emrine uymadığı, kendisinin daha üstün olduğunu ileri sürerek emre karşı geldiği için meleklerin vatanından (melekût âlemi) kovulup sürgün edilmiş; o da imtihan dünyasında Allah’ın kullarını, O’nun yolundan ve rızâsından ayırmak için uğraşmayı kendine vazife edinmiştir (A‘râf 7/11-17). Şeytan, kendine uyan diğer cinleri ve insanları da kullanarak vazifesini yapmaya çalışmaktadır (En‘âm 6/112). Ancak Allah’a iman eden, O’na dayanan ve güvenen müminlere şeytanın zarar veremeyeceği ve onlara hükmünün geçmeyeceği ilgili âyetlerde açıklanmıştır (Nahl 16/98-100).
Yukarıda meâli zikredilen âyet (16/98) sebebiyle Kur’an okumaya başlayanlar “eûzü” çekerler. Ancak bunun hükmü konusunda farklı görüş ve yorumlar vardır. Bazı müctehidlere göre emir kipi kullanıldığı için eûzü çekmek farzdır. Müctehidlerin çoğunluğuna göre ise bu bir tavsiye emridir, eûzü çekmek farz değil menduptur, teşvik edilmiştir ve güzel bulunmuş bir davranıştır.Şeytanın insandan en uzakta olması gereken zaman olan Kur’an okuma halinde bile –okumaya başlarken– eûzü çekmek tavsiye edildiğine göre diğer işlere başlarken bunu yapmanın daha da gerekli olacağı anlaşılmaktadır.Kötülüğe karşı bile iyilik yaparak insanlardan gelecek belâyı defetmek, eûzü çekerek de şeytandan gelecek olan vesvese ve kışkırtmayı kendilerinden uzaklaştırmak Kur’an’ın, müminlere tavsiyeleri arasında yer almıştır (bk. Mü’minûn 23/96-98). Eûzü, bir yandan böyle maddî ve mânevî şerleri, kötülükleri defetmeye ilâç olurken diğer yandan kulun imtihan şuurunu tazelemekte, insanın ulvî yönü ile süflî yönü arasında ömür boyu sürüp giden ve onu geliştirmeyi, olgunlaştırmayı sağlayan mücadelede uyanık ve tedbirli olmayı telkin etmektedir.