
Elazığ'ın Karakoçan ilçesinde, kamu binaları ve binlerce konutun bulunduğu 3010 dönüm arazide 5129 hak sahibinin tapularını alması için süren 73 yıllık dava vatandaşların lehine sonuçlandı. Davayı kazanan hak sahipleri, yıllar sonra arazilerinin tapusuna kavuşacak.
Karakoçan Mal Müdürü Mesut Yücel, kamuoyunda "3010 dönüm davası" olarak bilinen davanın 500 parselden oluşan alanı kapsadığını söyledi. İlçe merkezinin yarısını kapsayan davaya konu arazilerde yaklaşık 3 bin konut ile kamu binaları, yol ve kamuya açık alanların bulunduğunu belirten Yücel, arazinin ekonomik değerinin 100 milyon euronun üzerinde olduğunu söyledi.
Davanın 5 bini aşkın malik ve hissedarı kapsadığını belirten Yücel, "1 kişinin en az 5 kişilik bir aileyi temsil ettiği düşünüldüğünde yaklaşık 25 bin kişiyi doğrudan ilgilendiren bir dava olup, bu sayı Karakoçan ilçesinin yerleşik nüfusuna eşittir." dedi.
Davaya konu alan Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş tarihi ve öncesine dayandığını ve Cumhuriyet'in kuruluşu ve Kurtuluş Savaşı'nda sağladıkları yarar üzerine 'ağa' diye tanımlanan kanaat önderlerine devletin kuruluşuna verdikleri hizmet ve desteklerin karşılığı olarak Türkiye Cumhuriyeti tarafından 15 köyü kapsayacak şekilde verilen br yer.
Yücel, ağaların zaman içinde bu imtiyazı, vatandaşların iddialarına ve dosyaya yansıyan bir kısım beyanlara göre kötüye kullandığını söyleyen Yücel, "Halka zulmetmişler. Devlet halkını korumak için bu arazileri kamulaştırılarak, yani parasını bizzat ödeyerek halka karşılıksız vermiştir. 3010 dönüm olan bu arazide ağalar ve mirasçıları tarafından birtakım usullerle satış ve devirler yapılmış. Bu satış ve devirler herhangi bir imara ve taşınmazlarla ilgili ölçüm ve kayıtlarla ilgili usule uygun yapılmamış, gelişigüzel gerçekleştirilmiştir." diye konuştu.

Yücel, satışların bir kısmının eski tapu zabıt kayıtlarına, bir kısmının noter senetlerine, bir kısmının da senet ve belgelere dayandığını ifade ederek, bu satışlar sırasında "ağalar" ve mirasçılar arasında yaşanan ihtilaflar nedeniyle mahkemeler nezdinde davalar açıldığını dile getirdi. Bu davalar devam ederken 1984-1986 yıllarında bölgede kadastro çalışmaları başlatıldığını anlatan Yücel, "Bu çalışmalardaki amaç, bu taşınmazların sınırlarını, niteliklerini, malik durumlarını haritaya ve resmi tapu kayıtlarına bağlayarak, tapu kayıtlarını oluşturmaktır." dedi. Yücel, kadastro bölgesinde bir taşınmazın dahi davalı olduğunun anlaşılması halinde Kadastro Müdürlüğünce taşınmazın tespiti yapılmayıp, meselenin mahkemeye gönderildiğini belirterek, "Alanın büyüklüğü, hissedar sayısı, devre konu belgelerin çokluğu ve o dönemde yaşanan karışıklıklar nedeniyle konu ve dava içinden çıkılmaz bir boyuta gelmiştir." diye konuştu.

